Sayfalar

Uyanış

Gerçekte insan dahil her canlı aslında küçük bir fabrikadır. Dışında deri olması insanın aslında bu olduğu gerçeğini değiştirmez


İnsan oluşumunda tümden gelim kavramından bahsedilemez. İnsan tümevarım kavramı ile ortaya çıkmıştır. Soldaki sperm 9 ay 10 gün sonra bu hale gelir. 


Bu küçük sperm başlangıçta asla insana benzemez. Neye benzediğini de az çok düşünen herkes fark edebilir, bütün insanların anne rahmine düştüğünde ilk hali budur. 


Sperm yumurta ile buluştuktan sonraki serüvende bölünerek çoğalır. Bu çoğalma insanı oluşturacak işlevlerin yapılabilmesi için yine içten hücrenin yaptığı hariçten bir müdahalenin olmadığı durumdur. 


Bölünür büyür, bölünür çoğalır, büyüyenler de tekrar bölünerek çoğalır bu şekilde trilyonlarca sayıya ulaşan hücreler insanın meydana gelmesini sağlar. Bu bir hücre.




Hiçbir şekilde çarpıtılamayacak kadar gayet açık ve net olan şu ki bu bilinçli canlı da aslında gözle görülemeyecek küçüklükte fakat mükemmel bir fabrikadır. Bu gözle görülemeyecek fabrikanın bir kaç özelliği ise şöyledir.

İnsan vücudundaki bütün hücreler başlangıçta tek bir hücrenin bölünerek çoğalmasıyla meydana gelmiştir. Daha en baştan, vücudumuzun şu anki yapısı, şekli, tasarımı ve tüm özellikleriyle ilgili bilgi bu ilk hücrenin çekirdeğindeki kromozomlarda mevcuttur.

Hücre, diğer hücrelerle uyum içinde çalışırken, kendi yaşamını da hassas bir denge içerisinde sürdürür. Bu düzenini devam ettirmek, iç dengesini korumak için ihtiyacı olan birçok maddeyi, enerjisi dahil olmak üzere bizzat kendisi tesbit eder ve üretir. Kendi karşılayamadığı ihtiyaçlarını ise dışardan titizlikle seçip alır.



En küçük canlı birimi olarak hücreyi düşünüyorsanız bilinki  hücreyi çevreleyen ve hacim olarak ondan çok daha küçük olan hücre zarı da canlıdır. Çünkü hücreyi çepeçevre saran bu zar bir canlının, dahası şuurlu bir canlının, yani insanın temel özelliklerinden olan karar verme, hatırlama, değerlendirme gibi özellikler gösterir. Peki 1 mm'nin yüzbinde biri kalınlığındaki bir zar bu özelliklere nasıl sahip olabilir?

Hayat boyunca farkında olmadan yaşadığınız bu zardan 100 trilyon tanesi her an vücudunuzda kararlar almakta ve şu an dahi bunları uygulamaktadır.



Hücre zarının ilk görevi hücrenin organellerini sararak bir arada tutmasıdır. Ancak bundan çok daha karmaşık bir iş daha yapar; bu organellerdeki işlemlerin ve hücrenin yaşamının devam edebilmesi için gerekli maddeleri dış ortamdan temin eder. Hücrenin dışındaki ortamda sayısız kimyasal maddelerin içinden hücrenin ihtiyaç duyduklarını tanır ve yalnızca onları içeri alır. Son derece ekonomiktir; hücrenin ihtiyaç duyduğu miktardan fazlasını kesinlikle içeri almaz. Bu kadarla da kalmaz; bir yandan da hücrenin içindeki zararlı artıkları anında tesbit eder ve hiç zaman kaybetmeden dışarı atar. Zarın bir diğer görevi de, beyinden veya vücudun çeşitli bölgelerinden hormonlar vasıtasıyla taşınan mesajları anında hücrenin merkezine ulaştırmaktır.


İnsan vücudu bir yapıya benzetilecek olursa, vücudun en ince ayrıntısına kadar eksiksiz bir plan ve projesi, bütün teknik ayrıntılarıyla her hücrenin çekirdeğindeki DNA'da mevcuttur. DNA'da kayıtlı bulunan bu bilgi muazzamdır. Öyle ki, gözle görülmeyen tek bir DNA molekülünde milyonlarca ansiklopedi sayfasını dolduracak miktarda bilgi bulunur.

Mikroskobik hücrenin içindeki, ondan çok daha küçük bir çekirdekte bulunan bir molekülde, milyonlarca bilgi içeren dünyanın en büyük ansiklopedisinin 40 katı büyüklüğünde bir bilgi deposu saklı durmaktadır. Bu dev ansiklopedi yaklaşık 5 milyar farklı bilgiye sahiptir.



Dün­ya üze­rin­de­ki can­lı ve can­sız tüm var­lık­lar, mo­le­kül­ler­den olu­şur. Dolayısıyla Hücre ve DNA' da moleküllerden oluşur. Mo­le­kül­ler ise atom­la­rın bir­bir­le­ri­ne elekt­ron­la­rı­nı ve­re­rek ola­ğa­nüs­tü bir or­tak­lık kur­ma­sı ile olu­şur­lar. Bu göz­le gö­rül­me­yen ha­re­ke­tin so­nuç­la­rı ise : Ge­ze­gen­ler, in­san­lar, ır­mak­lar, or­man­lar, canlılar, cansızlar tren yol­la­rı, te­le­viz­yon­lar, kol­tuk­lar, çiçekler, sebzeler, meyveer ve dahası gözün gördüğü her şey bu ola­ğa­nüs­tü or­tak­lık sa­ye­sin­de ger­çek­leş­mek­te­dir.





Her hücrenin bir mikro hafızası vardır. Bu minik bellek taşıdığı bilgi miktarı açısından dev bir kütüphaneye benzetilebilir. Nesilden nesile aktarılan bu minik ama dev arşiv DNA molekülüdür. DNA molekülü bilindiği gibi ikili sarmal bir yapıya sahiptir. Başlıca dört kimyasal maddeden oluşur: A-adenin, G-guanin, C-sitozin, T-timin. Bu dört harf üçlü kombinasyonlarla biraraya gelerek genetik şifreyi oluştururlar.


Hava, su, dağlar, hayvanlar, bitkiler, vücudunuz, en ağırından en hafifine kadar gördüğünüz, dokunduğunuz, hissettiğiniz herşey atomlardan meydana gelmiştir. Bir A4 kağıdı milyarlarca atomdan oluşur. Atomlar öyle küçük parçacıklardır ki, en güçlü mikroskoplarla dahi bir tanesini görmek mümkün değildir. Bir atomun çapı ancak milimetrenin milyonda biri kadardır.


 

Atomun içindeki kusursuz düzenin biraz daha detayına inmekte yarar görüyoruz. Elektronlar, sahip oldukları elektrik yükü nedeniyle çekirdeğin etrafında sürekli olarak dönerler. Bütün elektronlar eksi (-) elektrik yükü ile yüklüdürler, bütün protonlar ise artı (+) yüküyle. Ve atomun çekirdeğindeki artı yük, elektronları kendine doğru çeker. Bu nedenle elektronlar, hızlarının kendilerine verdiği merkez-kaç gücüne rağmen, çekirdeğin etrafından ayrılmazlar. Çekirdeğin çevresinde saniyede 1.000 km. gibi akıl almaz bir hızla hiç durmadan dönen elektronlar, birbirleriyle bir kez bile çarpışmazlar. En güçlü mikroskopların bile göremeyeceği kadar küçük bir alanda dönüp-duran onlarca elektron, atomun içinde çok karışık bir trafik yaratır. Burada dikkat çeken en önemli nokta, çekirdeği elektrik yükünden oluşan bir zırh gibi kuşatan bu elektronların atomun içinde en ufak bir kazaya yol açmamalarıdır.


 





Her atom, bir çekirdek ve çekirdeğin çok uzağındaki yörüngelerde dönüp dolaşan elektronlardan oluşmaktadır. 

Elektronlar tıpkı Dünya'nın Güneş çevresinde dönerken, aynı zamanda kendi çevresinde dönmesi gibi, atom çekirdeğinin çevresinde dönen parçacıklardır. Aynı, gezegenlerde olduğu gibi bu dönüş, bizim yörünge adını verdiğimiz yollarda, çok büyük bir düzen içinde ve hiç durmaksızın gerçekleşir.



Atom en mükemmel mikroskoplarda bile görünemeyecek kadar küçük bir madde, Dünya ise içinde milyarlarca insanı barındırabilecek kadar büyük bir madde, Evrende de Dünya gibi milyarlarca gezegen var


Eğer atom yuvarlak ise;
Eğer hücre yuvarlak ise;
Eğer Dünya yuvarlak ise gözle görülebilen gezegenlerin tamamı yuvarlak ise o zaman şunu gönül rahatlığı ile söyleyebiliriz ki ''insan ana mamül değildir ara mamüldür.'' 

Yine bu durumda çok rahatlıkla söyleyebiliriz ki Dünya ve Gezegenler insan için yaratılmamıştır. İnsan Dünya ve diğer Gezegenler için yaratılmıştır.

Böyle bir durumda atom altı parçacıklardan başlayarak bilinen evrenlerin sonuna kadar evrenin efendisi insan değil maddenin kendisidir.


UYANIŞ :

Hücre nasılki kendi yaşamını sürdürürken aynı zamanda dış Dünyaya da gerekli olan her şeye katkı sağlıyorsa;
İnsanın insan için,
İnsanın her canlı için,
İnsanın  ve canlıların Dünya için,
Dünya'nın Evren için, Evrendeki diğer Gezegenler için yapacağı olumlu katkıların toplamı  ''Lojistik Evrim'' i ifade eder.

Bu kapsamda EK-A'daki mesaj'da belirtilen ''durumun aciliyeti'' ve EK-B'deki gerçek kesitler insanın Dünya için bir şeyler yapamadığı takdirde acı sonu gözler önüne sermektedir!

Atom altı maddeden Evrenler'in sonuna kadar hiçbir aşamada ''kötülüğe'' ''kötü düşünceye'' yer olamaz. 

Lojistik Evrim ''beyinlerini kötülüğe kapatan'' canlılara cennet gibi refah sunar.

Çünkü iyilik yaratır kötülük yok eder.



EKLER:

EK-A (MESAJ) Siriusufo Uzay Bilimleri Araştırma Merkezinden http://siriusufo.org/


http://siriusufo.org/mesaj/


Sevgili Dostlarımız,
Alttaki mesaj internet aracılığıyla tüm dünyada bir çok kaynağa ulaştı ve hiç birinde yazarına ilişkin bir tanımlama yok. Dünya dışından olduğu söyleniyor ama kim ve nasıl aldı bilinmemekte. İster dikte edilmiş, ister kanal olarak alınmış veya dünya insanı tarafından yaratılmış olsun, özünde bu mesaj bize “doğru” geliyor. Aslında tamamı ortak seçimle ilgili. Biz galaktik vatandaşlığı mı seçeceğiz; yoksa korku, yadsıma ve güvensizlik ile giderek tükenen bir nesil olmayı mı? Seçimse tamamen bize ait. 

“DÜNYAYI SADECE SEVGİNİN ÜSTÜNLÜĞÜ DEĞİŞTİRİR!” 
“GÖRÜNMEMİZİN GEREKİP GEREKMEDİĞİNE KARAR VERİN!”
Bu mesajı size kimin yazdığının önemi yoktur ve zihninizde anonim olarak kalmalıdır. Önemli olan bu mesaja ilişkin ne yapacağınızdır! Her biriniz kendi özgür iradenizi kullanarak mutlu olmayı istersiniz. Özgür iradeniz sizin kendi gücünüz çerçevesindeki bilginize, mutluluğunuzda alıp verdiğiniz sevgiye bağlıdır. Gelişimin bu evresinde tüm bilinçli ırklar gibi sizler de kendi gezegeninizde kendinizi izole olmuş hissediyor ve bu durumun etkisiyle kendi kaderinize mutlak gözüyle bakıyorsunuz. Ama yine de küçük bir azınlığın farkında olduğu büyük bir değişimin eşiğindesiniz. Kendi seçiminizin dışında sizin geleceğinizi değiştirmek bizim sorumluluğumuzda değildir.

Bu mesajı dünya çapında bir referandum olarak alın. Ve yanıtınızı da bir oylama olarak düşünün. Biz kimiz? İnsanlığın binlerce yıldır tanık olduğu açıklanamayan göksel olaylarla ilgili ne bilim adamlarınız ne de dini liderleriniz ortak bir fikir oluşturabilmiş değiller. İnançlar ne denli saygı duyulur olsa da, doğruyu ve gerçeği bilmek için bu inanç filtrelerinin dışına çıkılması gerekir. Artan sayıdaki bilinmeyen araştırmacılarınız yeni bilginin yollarını keşfediyor ve realiteye çok yaklaşıyorlar. Bugün uygarlığınız içinde bir okyanus kadar büyük bilginin içinden özellikle sizi daha az üzecek kısmının çok küçük bir parçası ortaya dökülmüştür. Özellikle son elli yılda tarihinizde saçma veya inanılmaz görünen olaylar daha sıklıkla olasılık ve farkındalık alanınlarına girmiştir. Geleceğin daha da sürprizlerle dolu olduğunu bilin.
En iyiyi olduğu kadar en kötüyü de keşfedeceksiniz. Galaksideki milyarlarcası gibi bizler de “dünya-dışılar” olarak adlandırılan ve gerçekliğimizin fark edilmesi zor bilinçli varlıklarız. Sizinle bizim aramızda önemli bir fark olmadığı gibi iki taraf da evrimleşmenin belirli aşamalarını deneyimlemekteyiz. Herhangi organize bir yapının hiyerarşisi bizim iç ilişkilerimiz için de geçerlidir. Bir çok ırkların bilgeliği üzerine kurulmuş kendi hiyerarşimizin onayıyla sizinle iletişime geçmekteyiz. Bir çoğunuz gibi biz de Yüce Varlığı arama yolundayız. Bu nedenle bizler tanrılar değiliz, ya da daha az tanrı değiliz, ancak Kozmik Kardeşlik’te sizlerle hemen hemen eşit yerlerdeyiz. Fiziksel olarak bir biçimde sizden farklı olmamıza karşın, çoğumuz insanımsı görünümlüyüz.
Bizim var olduğumuz bir gerçek, ama henüz çoğunluğunuzun algılamadığı bir durum bu. Bizi anlamayı başaramadınız çünkü, bizim, çoğu zaman sizin duyularınız ve ölçümleriniz içinde görünmemiz olası değildi. İşte tarihinizdeki bu boşluğu bu anda doldurmaya niyet ediyoruz. Biz ortak bir karar almış bulunuyoruz, ama bu yeterli değil ve sizinkine de gereksinimimiz var. Bu mesajla sizler karar-alıcılar haline geleceksiniz! Biz neden görünür değiliz? Evrimin belirli aşamalarında kozmik “insanlık” bilimin yeni biçimlerini keşfederek, maddenin kolay anlaşılırlığının ötesine geçti. Yapılandırılmış demateryalizasyon ve materyalizasyon onların parçasıdır. İşte insanlığın birkaç laboratuvarda ulaştığı budur. “dünya-dışı” varlıklarla kurdukları yakın işbirliği ile tehlikeli uzlaşma, kimi temsilcileriniz tarafından sizden özellikle saklı tutulmuştur.

Havaya ya da uzaya ait objeler veya olağanüstülük diye tanımladığınız durumlar sizin bilimsel topluluğunuz tarafından anlaşılmış durumdadır. Sizin UFO’lar olarak adlandırdıklarınız aslında çok boyutlu yetenekleri olan uzay gemileridir. Bir çok insan bu tür gemilerle, görerek, işiterek, dokunarak veya medyumik bağlantılar kurdular. kimileri gizil güçler etkisinde bırakılarak sizi “yönetir” duruma getirildi. Sizin bu gemileri nadiren ya da kısa sürelerde görüyor olmanızın nedeni onların demateryalize olma özelliklerindendir. Siz gözünüzle görmediğinizin var olduğuna da inanmazsınız, bunu anlayışla karşılıyoruz. Gözlemlerin çoğu bağımsız bireyler tarafından yapılmıştı, ruhlarına ulaştı ama organize sistemi değiştirmedi. İnsanlığın oligarşisinde negatif çok boyutlu varlıkların rolü oldu, kendi güçlerinin tatbikatını yaptılar, kendi varlıklarını orada tutmak ve bilinmeyeni zapt etmek için sağduyu motive ettiler. Bizim için sağduyu, insanın özgür iradesine saygılı olmak ve böylece onların kendi meselelerinde kendilerine ait teknik, ruhsal olgunluğa erişebilmelerine izin vermek demektir.
İnsanlığın Galaktik uygarlıklar ailesine dahil olması çok önemlidir ve dört gözle beklenmektedir. Bizler gün ışığında geniş bir kitle halinde size görünür hale gelir ve sizin bu birliğe katılmanız için size yardım edebiliriz. Bugüne dek bunu yapmadık, çünkü içinizden çok azı bunu gerçekten istedi, cehalet vardı, kayıtsızlık veya korku vardı ve durumu haklı çıkaracak aciliyet söz konusu değildi.

Sizler zaman içinde karşılıklı katkılarla zenginleştirilmiş bir çok geleneklerin döllerisiniz. Hedefiniz bu kökleri ortak bir plan altında birleştirmektir. Kültürlerinizin görünüşleri sizleri birbirinizden ayrı tutmuştur, çünkü onu varlığınızda böyle içselleştirdiniz. Artık görünüş sizin için Süptil doğanızın özünden daha önemli hale gelmiştir. Bölgedeki güçler için görünüşe verilen önemin yaygınlığı herhangi bir tehlike karşısında siperler oluşturmaktadır. Ona yine zenginliği ve güzelliğiyle saygılı olmak ama görünüşlerin üstesinden gelmek gerekmektedir.

Bunu anlamak için ulaşabileceğiniz çözümler giderek artmaktadır. Yöntemlerden biri bir başka ırkla bağlantıya geçip gerçekte ne olduğunuzun size yansımasının imgelenmesidir. Nadir durumlar dışında, kendi yetenekleriniz içinde geleceğinize ait bireysel veya toplumsal kararlarınızda biz her zaman dışarda durduk, çok nadir durumlarda çok sayılı zamanlarda çok az katkımız oldu. Sizin derin psikolojik yanınızı kendi bilgimizle motive ettik. Sonuçta biz her gün adım adım özgürlüğün inşa edilmesi, varlığın kendisinin ve çevresinin farkındalığına uyanması, kısıtlamalardan ve uyuşukluktan giderek uzaklaşması kısmına ulaştık. Cesur ve istekli sayısız insan bilinçlerine karşın, uyuşukluklar, büyüyen merkezi gücün yararına yapay olarak oluşturuldu. Ama gelişmiş teknolojilerin büyümesi ve kullanılmasıyla insanlık kendi yazgısının kontrolünü giderek daha çok yitirmektedir. Dünyayı, insanları ve tüm canlıları ilgilendiren yaşam koşullarına ilişkin geri dönüşü olmayan öldürücü sonuçlar yaratılmaktadır. Hayatı yaşanabilir kılan olağanüstü yeteneklerinizi yavaş, ama kesin bir biçimde yitiriyorsunuz.
Bu gibi teknolojiler sizin zihniniz kadar bedeninizi de etkilemek için vardır. Böyle planlar yoldadır. Olası efendilerinizle karanlık niyettekilerin birlikteliklerine karşın, bu durum yine de kendi yaratıcı gücünüzü içinizde tuttuğunuzda değişip dönüşebilir. İşte bizim görünmez durmamızın nedeni budur. Her ne olacaksa artık o kırılma noktasına gelmiş durumdadır.

Fetihler hemen her zaman diğerlerine zarar vermek için yapılmıştır. Şimdi dünya herkesin birbirini tanıdığı ancak hala çatışmaların ve her türlü korkunun ısrarlı süre ve yoğunlukta yaşandığı bir köy haline dönmüştür. Çocuklarınızın eğitimi ve yaşam koşullarınız kadar sayısız hayvanın, bitkinin yaşam koşulları da sizin politik, finansal, askeri ve dini temsilcileriniz gibi az sayıdaki kişinin elinin altında tutulmaktadır. Oysa bağımsız bireyler olarak insanlar, yazık ki üzerinde ciddiyetle çalışamadıkları bir çok potansiyel yetenekleri de barındırırlar.
Gelişmenin harikulade olanakları boyun eğdirici ve yıkıcı tehditlere yakın durmaktadır. Bu tehlikeler ve fırsatlar şimdi var. Her ne kadar siz sadece size gösterileni algılasanız da, uzun-dönemli ortak projeyi başlatmak yerine doğal kaynakların sonunun getirilmesi programlanmış durumdadır. Kaynaklarınızın kıtlığı ve onların haksız dağıtımı, kaynaklarınızdan yararlanma bedeli gün be gün yükselecektir. Kentleriniz ve kırsal kesimlerinizin tam ortasında büyük çapta kardeş kardeşi öldürür durumlar yaşanacaktır malesef. Nefret ve kin daha çok büyüyor ve aynı şekilde “Sevgi” de öyle. Sizi çözümler bulmada kendinizden emin kılan budur. Ancak kritik kütle yetersizdir ve çok usta yöntemle baltalama işi düzenlenmiş durumdadır. Geçmiş alışkanlıkların ve eğitimin şekillendirdiği insan davranışları içinde var olan bir çeşit uyuşuk bakış açısı sizi çıkmaz sokağa götürmekte.

Barışın getirilmesi ve halklarınızın yeniden yapılanması kendi dışınızdaki uygarlıklarla uyum için atılacak ilk adım olmalıdır.
Bugünkü kararlarınız, tarihinizin hiçbir döneminde olmadığı kadar önemlidir ve sizin yarın yaşamda kalmanızı anlamlı biçimde etkileyecektir. Bu kör koşuyu durduracak ortak ve birleştirici farkındalık nereden gelecektir? Belki de artık insanlık ailesiyle yüz yüze gelip onları tartmakta olan bu tehdit karşısında daha büyük bir etkileşim içinde olmanın zamanı gelmiştir. Yükselen büyük dalga ulaştığı yerden artık ortaya çıkmak üzeredir ve kendi içinde çok olumlu ve çok olumsuz ifadeleri barındırmaktadır.

Bir başka uygarlıkla kozmik kontrat yapmanın iki yolu vardır: temsilciler kanalıyla veya ayırım gözetmeksizin doğrudan bağımsız bireylerle. Birinci yol çıkarların savaşını, ikinci yol farkındalık getirir. Birinci yol, insanlığı kölelikte tutarak motive olan bir gurup yarışçı tarafından seçilmiştir ve bu nedenle de Dünya kaynaklarının kontrolünü, gen havuzunu ve insanın duygusal enerjisini elinde tutar.

İkinci yol, hizmet Ruhu nedeniyle ortaklık oluşturmuş yarış gurubu tarafından seçilmiştir. Biz, bizim tarafımızda, tarafsız nedeni onayladık ve kendimizi birkaç yıl önce insan gücünü temsil eden kişilere tanıttık, onlar bizim kendilerine uzanmış elimizi kendi stratejik görüşleriyle bağdaşmayacağı bahanesiyle reddettiler. İşte bu nedenle bugün temsilcilerin araya girmesi olmadan bireylerin kendi seçimlerini yapma zamanıdır.

Negatif varlıklar, bölme yöntemiyle görünenin arkasından yönetimlerini her türlü bedeli ödemeye hazır sürdürmektedirler, çünkü saltanatları söz konusudur! Aynı zamanda sizi yönetenleri de bölüyorlar. Güçlerini, içinizde yarattıkları güvensizlik ve korku yeteneklerinden alıyorlar. Bu, sizin kozmik doğanızı hatırı sayılır biçimde zedelemektedir. Eğer bu kişilerin yönlendirmeleri ve öğretileri kendi en üst noktasına ulaşmamış ve önümüzdeki birkaç yıl içinde sapkınlıkları ve öldürücü planları hayata geçecek duruma gelmiyor olsaydı bu mesajın da önemi olmayacaktı.

Onların belirledikleri sürecin sonu yakındır ve insanlık yakın dönemde büyük acılar çekecektir. Özgür iradenizin paha biçilmez değerinin farkında olun, size bir alternatif sunuyoruz. Size daha sağlıklı görünen bir evren ve yaşam, yapıcı etkileşim, dürüst ve kardeşçe ilişkiler, teknik bilgi, acının kökünü kurutmak, bağımsız güçlerin denetlenmiş çalışması, enerjinin yeni şekillerine ulaşabilmeniz ve sonuç olarak da bilinci daha iyi kavramanız gibi olanaklar sağlayabiliriz. Sizin ortak ve bireysel korkularınızı aşmanızı sağlayamaz, sizin seçmediğiniz yasaları sizin için oluşturamayız. Birey olarak ve ortak çaba göstererek kendi istediğiniz dünyayı yaratmak ve ruhun yeni göklerinin serüvenlerini yaşamak için kendiniz çalışmalısınız.
Böyle bir temasa geçmeye karar verirseniz, evrenin bu bölgesinde kardeşlik dengesinin koruyucusu olmanın büyük sevincini yaşayacağız. Karşılıklı ve verimli diplomatik alışverişler yanında kendi yeteneğinizi birleştirmenizin coşkusunu, başarınızın yoğun sevincini ve mutluluğunu duyacağız. Sevinç duymak evrende kutsal olarak tanımlanır. Peki size hangi soruyu soruyoruz? “BİZİM ORTAYA ÇIKMAMIZI İSTER MİSİNİZ?” Bu soruyu nasıl yanıtlarsınız? Ruhun gerçeği, telepatik yolla okunabilir.
Kendinize sadece bu soruyu açık biçimde sorup yine kendi seçiminize göre ister birey, ister gurup olarak yanıtınızı yine açık ve net olarak vermeniz gerekir. SORUYU SORMANIZIN AKABİNDE EVET veya HAYIR derken bir kentin merkezinde ya da bir çölün ortasında olmanız yanıtınızın değerini etkilemez! Sadece kendinizle konuşur gibi ama mesajı düşünerek bunu yapabilirsiniz.

Sadece birkaç kelime içeren bu evrensel soru kendi bağlamına konulduğunda güçlü bir anlam ifade eder. Bunu yaparken duraksayıp tereddüt etmeyin. İşte bu nedenle de sakin bir biçimde ve tüm vicdanınızı katarak üzerinde düşünmelisiniz. Yanıtınızın soruyla mükemmel biçimde birleşip bütünleşmesi için mesajı bir kez daha okuduktan sonra yanıtı vermeniz önerilir. Bunun için acele etmeyin. Nefes alın ve tüm özgür irade gücünüzün sizi sarmasına izin verin. Kim ve ne olduğunuzun onurunu duyun!
Sizi güçsüzleştiren sorunları birkaç dakika için unutun ki kendiniz olabilin. Ortaya çıkan gücü hissedin. Siz kendi denetiminizdesiniz. Tek bir düşünce, tek bir yanıt sizin yakın geleceğinizi öyle ya da böyle muazzam biçimde değiştirebilir. Kendi iç sesinize sorarak bizim sizin maddi alanınızda görünmemize ilişkin aldığınız bireysel ve bağımsız kararınıza bağlı olarak sizin maddi planınızda açık gün ışığında görünmemiz bizim için çok değerli ve gereklidir. Yürekten ve kendi isteğinizle yaptığınız içten dileğiniz, her zaman gönderdiğiniz kişilerce algılanır.

İnsanlığın doğuşunu Kardeşlikle kolaylaştırabilirsiniz. Sizin düşünürlerinizden biri bir keresinde şöyle demişti: “bana bir el verin-tutun ve ben Dünya’yı kaldırayım”. Bu mesaj yaygınlaştırıldığında el-tutmanın gücünü kazanacak, biz ışık-yılları uzunluğundaki maniveladakiler ve siz Dünya’yı kaldıracak ustalar... bizim ortaya çıkmamız önemlidir. Olumlu kararın sonuçları ne olabilir? Bizim için, olumlu ortak kararın sonucu gökyüzünüzde ve Dünya üzerinde bir çok gemimizin materyalize olmasıdır. Sizin için, böyle bir durumun emin olduğunuz şeylerden süratle vazgeçmenizi doğrudan etkileyecek olmasıdır. Basit, şüpheleri ortadan kaldıran görsel iletişim geleceğinize çok büyük ölçüde yansıyacak, daha çok bilgi, sonsuza dek değişmiş olacaktır.

Toplumunuzdaki kurumlar her alanda tamamen ve köklü değişimlere uğrayacaklar ve güç bireyselleşecektir çünkü bizim de yaşamakta olduğumuzu göreceksiniz. Kendi değerlerinizi somut bir biçimde değiştireceksiniz. Bizim gösterdiğimiz “bilinmeyen” karşısında insanlık tekil aileyi oluşturacaktır ki bizim için işin en önemli kısmı budur. Tehlike yavaşça eriyip evlerinizi terk edecek, çünkü siz dolaylı olarak istenmeyenin yani bizim “üçüncü parti” diye adlandırdıklarımızın karşısında bir güç oluşturacaksınız. Şimdiki durumda aç olan gülümseyemez, korku dolu olan bize hoşgeldiniz diyemez. Biz erkeklerin, kadınların ve çocukların içlerinde taşıdıkları ışığa karşın kendi bedenlerinde ve yüreklerinde yine de bu denli yoksunluk içinde olmalarından büyük üzüntü duyuyoruz. Bu ışık sizin geleceğiniz olabilir. İlişkimiz gelişmeye açıktır. 
Durum her ne olursa olsun, siz kendi yüreğiniz ve ruhunuzun bilirkişisisiniz! Seçiminiz ne olursa olsun, saygıdeğerdir ve saygı görecektir. Kararınız ne olursa olsun onu ortaya koymalısınız. Siz kendi iç sesinize ve sezgilerinize sormalısınız. İşte asıl olan budur! Binlerce yıl sonra, bir gün, bu seçim kaçınılmaz olacaktı: iki bilinmeyenden birini seçmek.

Bu mesajı geniş kitlelere yayın. Bu sizin geleceğinizi ve milenyumlar ölçeğinde geri dönüşü olmayan tarihsel gidişi etkileyecektir. Aksi halde bir çok yıl, hiç değilse bir nesil sonraki bir zamana yeni bir fırsat olarak ertelenecektir, eğer hayatta kalırsa tabii. Seçmemek diğer kişilerin seçimi içindedir. Diğerlerini bilgilendirmemek, haberdar etmemek birinin beklentisine zıt bir sonucun ortaya çıkması riskini getirecektir. Kayıtsız kalmak birinin özgür iradesinden vaz geçmesidir. Hepsi sizin geleceğiniz için. 
Evrende bireysel her bir istek önemsenir. Siz hala kendi yazgınızın mimarısınız...

EK-B (MAYA KEHANETLERİ)
Dünya belirgin bir değişim yaşıyor. Belki Maya'ların 21 Aralık 2012 fenomeni ile de ilişkilendirilebilecek bu oluşumlar şuan bilmediğimiz veya farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Artık biz insanlarda sık sık değişen, alışık olmadığımız hava koşullarına, sellere, ani bastıran şiddetli soğuklara karşı, neler oluyor? Hiç böyle olmamıştı gibi söylemlerle tepkiler vermeye başladık.


Gerçektende neler oluyor dünya'mıza?

Neler olabileceğine bakmadan önce gelin değişimi düşündüren olaylara bakalım. 



MAYA KEHANETİ 

Bu konuyu yazarken amacımız insanları korkutmak ve karamsarlığa sürüklemek değil, şuan pek çok bilim adamının kafasını meşgul eden bir konuyla ilgili sizlerinde haberdar olmanızı sağlamaktır. Felaket tellallığından öte, eğer bir felaket gerçekleşecekse, buna hazırlıklı olmak amaçtır. Çünkü, medeniyetimizi devam ettirmek her türlü amacın üzerindedir. Bireysel düşünmeyi bir kenara bırakıp, toplum olarak ortak değerlerimizi ön plana taşımalıyız. Bu illa bir felaket olacak diye değil, yaşam kalitemizi arttırmak ve gerçekten "torunlarımıza" yaşanabilir bir medeniyet bırakmak içinde gerekli.

Bu noktadan hareketle neden 2012 sorusunun cevabını ele alalım.Aslında tam olarak 21 Aralık 2012 (veya bazılarına göre 22 Aralık) tarihi ve sonrası olarak ifade edilen fenomenin çıkış noktası eski bir Güney Amerika medeniyeti olan Maya'ların kullandığı takvim sistemidir. Özellikle 1990'lardan sonra gelişim gösteren bu konu hakkında en ciddi araştırmalardan birini Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins yapmış ve bunu 1997 yılında yayınladığı "Maya Cosmogenesis 2012" isimli kitapta ortaya koymuştu. Şimdi ayrıntılarıyla inceleyelim.



Maya Takvimi 

Mayalar şaşırtıcı bir astronomi bilgisine sahip bir medeniyetti. Sadece Güneş, Ay ve Mars gibi bugün amatör gözlemcilerin dahi gözlemleyebildiği yakın cisimlerle değil, neredeyse bütün uzak yıldızları, yıldız gruplarını ve bunların hareketlerini gözlemlemişlerdi. Hatta bu gözlemleri sayesinde bir yılı bizim bugün süper bilgisayarlarla hesapladığımız süreden milyonda bir hata payı ile hesaplamışlardı. Zamanı ölçmede hassas hesaplara ulaşmak için döngülerden ve iki ayrı takvimden yararlanmışlardı. Bunların ilki, “kutsal takvim” olarak bilinen ve 20’şer günlük 13 aydan oluşan “Tzolkin” (Gün Sayımı) denen döngüdür. Bu döngü, 13 rakam ve 20 ismin oluşturduğu kombinasyonları içerir ve 260 günlük sürecin bitiş günü “13 Ahau”dur. “Haab” adını taşıyan bir ikinci takvim, bugün bizim kullandığımız güneş takviminin çok benzeridir ve yine 20’şer günlük 18 aydan oluşur. “Uinal” olarak adlandırılan bu 20 günlük ayların toplamı 360 gün yapar ve Maya zaman ölçümünde buna “tun” adı verilir. Normal güneş yılı için gerekli olan 5 artık gün, 5 tanrının adıyla “tun”a eklenir (aynı Mısır ve Sümer’de olduğu gibi!) Her iki döngünün gün sayıları ancak 52 güneş yılı sonra eşitlenir. Tzolkin ile Haab’ın bitişleri aynı güne denk gelir yani, Tzolkin’e göre 13 Ahau gününde, Haab da sona ermiştir. Ve diğer döngüleri şu şekildedir:



GÜN SAYISI İSMİ 

1 Kin 
20 Uinal 
360 Tun 
7200 Katun 
144000 Baktun 


İşte Mayaların efsanevi “Long Count” yani “Uzun Sayım” dedikleri süreç, 13 Baktun’a eşittir (1.872.000 gün = 5125,36 güneş yılı) Maya tarihinde “başlangıcı” olarak belirlenmiş noktayı bilmezsek, yukarıdaki hesabı yapamayız. Bizim takvim sistemimize göre bu an, İsa’nın doğduğu varsayılan yıldır. Gregoryen takvimimizde biz bu yılı “0” olarak kabul eder ve öncesini, sonrasını buna göre hesaplarız. Mayalarda da bu tarihin başlangıcı 0.0.0.0.0 günü olmalıdır; yani herşeyin başlangıç noktası Arkeolojik bulgular ve Karbon-14 yöntemi yardımıyla yapım tarihi bizim takvimimize göre büyük bir kesinlikle belirlenen birkaç tapınakta (İzapa, Chichen Itza ve Monte Alban’da) Maya rahiplerinin, yapılış tarihini belgeleyen Uzun Sayım tarihleri de bulunmuş ve yanılma payıyla birlikte Milattan Önce 11 Ağustos 3114 tarihi 0.0.0.0.0 noktası olarak tespit eidlmiştir. Ve buna göre 13.0.0.0.0 tarihi 21 Aralık 2012 gününe denk gelmektedir. 


ÖRNEK

“11 . 2 . 5 . 1 . 4 ” 

“11 baktun, 2 katun, 5 tun, 1 uinal ve 4 kin”
--------------------------------------------------------------------------------
11 x 144.000 + 2 x 7200 + 5 x 360 + 1 x 20 + 4 = 1600224
--------------------------------------------------------------------------------
1 Güneş yılı = 365,242 
1600224 / 365,242 = 4381,27 
--------------------------------------------------------------------------------
“11 . 2 . 5 . 1 . 4 ” 
4381,27 YIL EDİYOR.
--------------------------------------------------------------------------------

O günün özelliği nedir?

Maya takviminin 21 Aralık 2012'de bitmesinde ne var diye soruyor olabilirsiniz. Aslında bu tarih tespit edildikten sonra araştırmacılarında kafasına takılan soru buydu. Ve ilk akla gelende, astronomide bu kadar ileri bir toplumun bu tarihide bir astronomik oluşumla ilişkilendirmiş olma olasılığıydı. Bu yönde yapılan araştırmalar bu fikrin doğru olduğunu ortaya koydu.

Bilindiği gibi 21 Aralık tarihi yılın en kısa günüdür. John Major Jenkins, 21 Aralık 2012’de gökyüzünde oluşan astronomik konumların, oldukça sıradışı birleşmelere işaret ediyor. Bunların en önemlisi, gezegenlerin ve Ay’ın üzerinde hareket ettiği, “Ekliptik” olarak adlandırdığımız “tutulum çemberi”nin, tam 21 Aralık günü Samanyolu’nun dünyadan görülen ekvatoral çizgisiyle kesişmesi. Bu kesişmenin, modern astronomik ölçümlere göre "galaksimizin merkezi” olduğu belirlenen noktada (süper karadeliklerden biri olduğu düşünülüyor.) gerçekleşmesi, bu tarihi daha da ilginç kılıyor. Ama daha ilginci, 21 Aralık günü Güneş’in de tam “gündönümü” sırasında bu noktayla aynı hizaya gelmesi. Astronomik deyişle “Gündönümü Güneşi”, Ekliptik ile Samanyolu kuşağının “galaksi merkezi” olduğu belirlenen noktayla aynı hizada kesiştiği koordinata yerleşiyor. Bu birleşim, Mayalara göre, “Güneşler” olarak adlandırdıkları devrelerin beşincisinin noktalandığı anı belirlemekte.Maya kozmogonisine göre, dünyanın geçmişi, 13 Baktun’luk (aşağı yukarı 5125 yıl) devrelerden oluşur ve bunların her birinin bitimi, dünya için radikal değişimler ve büyük yenilikler içerir. İçinde bulunduğumuz devre, Mayalara göre beşinci ve son devredir ve 13.0.0.0.0 tarihinde son bulacaktır. Bizim takvimimize göre sözü edilen bu tarih, 21 Aralık 2012’ye denk gelmektedir.

Mayaların bugüne ilişkin öngörüleri,efsaneleri veya kehanetleri ise gerçekten çarpıcı. Buna geçmeden önce bir bilgiyi daha vermek gerekli. İçinde bulunduğumuz galaksi milyonlarca yıldıza sahip olmasına rağmen, galaksimizin merkezi olarak gösterilen nokta yıldız miktarının gayet seyrek olduğu bir nokta. Yaklaşık 25,800 yılda toplam 4 kere (dünyanın presession süresi) galaksi merkezimizle, 


1- " A door into the heart of space and time will open" , Zamanın ve uzayın kalbindeki kapı açılacak

2- " The cosmos will be reborn or recreated " , Evren yeniden doğacak, yeniden yaratılacak

3- " We will reach the Zero Point of the process - a moment of collective spiritual birth " , Döngünün sıfır noktasına erişeceğiz, toplu ruhsal doğuş anı


4- “…our basic orientations will be inverted. On the level of human civilization, our basic assumptions and foundation values will be exposed, and we will have the opportunity to embrace values long since driven under the surface of our collective consciousness”

Bizim basit doğamız ters yüz olacak. 

Aslında tek önemli tarih 21 Aralık değil 2012 yılı için. Mayaların astronomi birikimlerinde , Boğa takımyıldızındaki Pleiades grubunun ayrı bir önemi var. G Bu yıldız grubunun gökyüzünün tepe noktasından (“Zenith” noktası) geçişi, Mayalar için önemli bir olaydı ve genellikle Tzolkin ile Haab’ın son günlerinin çakıştığı 52 yıllık dönemin sonunda yaşandığı için de fazlasıyla önemsenirdi. Monte Alban’dan İzapa’ya dek birçok kentte, gökyüzünün tepe noktasını gözlemlemek için hizalanmış şaftlara sahip yapılar bulunmuştur. Bu gözlem noktalarında başını yukarı kaldırıp belli bir anda daracık şafttan gökyüzüne bakan gözlemci, yalnızca Zenith noktasını görürdü. Meksika’nın güneyinde, İzapa’nın bulunduğu paralel üzerinde Güneş – Pleiades buluşması, presesyon etkisinden bağımsız olarak her yıl, ilkbahar ekinoksundan 61 gün sonra gerçekleşir. Günümüzde bu tarih, Güneş’in Boğa Burcu’na girdiği 20 Mayıs tarihine denk gelmektedir. Bu buluşma Zenith’te gerçekleşirse? Mayıs 2000'deki gezegen dizilimini hatırlayacaksınız. Ama ondan çok daha önemli birşeyi çoğunluğumuz bilmiyoruz Mayalarca önemli olduğu yeterince vurgulanan gün, Güneş – Pleiades – Zenith buluşmasıdır ve bu astronomik olayın gerçekleşme tarihi de 20 Mayıs 2000’dir. Mayalar, 13 Baktun’un hemen öncesine denk gelen bu astronomik buluşmayı, bir sürecin başlangıcını işaretlemek için kullanmışlardı Ünlü Kukulkan piramidinin tepesinde, doğrudan Zenith’e yöneltilmiş, çıngıraklı yılan kuyruğu biçiminde bir sütun yer alır. Çıngıraklı yılanın kuyruğundaki “çıngırak” işaretleri, Maya kültüründe Pleiades’in simgesidir. Çıngırağın biraz aşağısında, “Ahau yüzü” olarak adlandırılan bir kabartma vardır ve bu da, Güneş’i simgelemektedir. Bir bütün olarak Kukulkan piramidinin tepesindeki şekil, Güneş – Pleiades – Zenith buluşmasına işaret etmektedir yani.

HIZLANIŞI HİSSEDİYOR MUSUNUZ?

Çağların değişimi başladı...

Kadim kehanetler bunu daha önceden bildirmişti. Yerli gelenekler onurlandırdılar. Dünya içinde gerçekleşen değişimler, uyuma düzenlerinizi, ilişkilerinizi, bağışıklık sisteminizi düzenleme yetinizi ve zamanı algılayışınızı etkilemekte. 2000 sene önce belirtilmiş, bizi bedenimizde olağanüstü değişimleri kabullenmeye hazırlayan bir inisiyasyon yaşıyoruz. Bu değişim şu anda gerçekleşmekte.
Dünyanın rezonansı (Schumann Resonance) binlerce yıldır 7.4 Hz.’di. 1980li yıllardan beri 12Hz’e ulaştı. Bu, bugün yaşadığımız 24 saatin eski zamanda 16 saate eşit olduğunu göstermektedir. Zaman hızlanıyor.


Kutup Değişimi


Bir grup astrofizik ve jeofizik uzmanının, bilgisayar uzmanlarıyla beraber yürüttükleri araştırma sonucu sıradışı bir olayın 2012'de başımıza gelme olasılığı olduğunu ortaya koymuş. Bahsi geçen konu hakkında bilgisi olmayanlar için izah edersem...

Bildiğiniz gibi Güneş'in ortalama 11 yıllık periyotlarda (ve son zamanlarda yapılan araştırmalarda 180 yıl civarında ikinci bir döngü daha var) aktivitesi zirveye çıkıyor. Kuvvetli patlamalar ve güneş lekeleri bu dönemde en yoğun zamanında oluyor. Son zirve dönemi 2000-2001 yıllarındaydı. Ancak bu dönemden bu yana düşüşe geçmesi gereken

aktivite tam aksine az miktarda bir düşüşten sonra yatay bir düzey tutturmuş durumda. Yani bir sonraki zirve döneminin çok daha şiddetli olabileceğine dair bir işaret olabilir.

Bir sonraki zirve noktası ise 2012 yılına denk düşüyor. Yukarıda bahsettiğim araştırmanın da kilit noktası burası. Eğer bilgisayar ortamında yapılan teorik modellerin sonuçları doğruysa 2012 yılı civarında bizi bir Manyetik Kutup kayması bekliyor.

Bu olay ortalama 200,000 yılda bir gerçekleşen, ancak bir önceki kaymanın 780,000 yıl önce olduğu bilinen bir olay. Mıknatıslardaki güney ile kuzey'in yer değişmesi olayı kısaca. Ancak bu bir anda başlasa da, bir günde biten bir olay değil. Manyetik yapının tekrar dengeye gelmesi ortalama 3000 yıl kadar sürüyor(muş).


Bu olayın nasıl olacağına dair bulgularda, + ve - kutbun, bu olay başlamadan önce diğer yarı kürede adacıklar mantığıyla bölgeler oluşturması ve genel manyetik güç kaybı oluşturması, olduğu tespit edilmiş durumda. Dünya'da ise son 300 yılda genel manyetik kutup %20 oranında zayıflamış durumda. Bu Antartika ve Güney Amerika’da, yani ozon tabakasının delik olduğu yerde %40 lara kadar çıkıyor. (yani ozon tabakasının asıl delinme nedeni olabilir)

Fazla uzatmadan sonuçlandırırsam, bahsi geçen araştırma bu olayın 2012 yılında gerçekleşeceğini ortaya koyuyor. 

Yani güneş'in aktivitesinin en güçlü olacağı zamanda bir kutup kayması. Aynı araştırma sonucuna göre bu olay milyonlarca yıl önce olduğu ortaya çıkıyor.


Güneş aktivitesi zirvesinde ve Manyetik kutup yer değiştirirse ne olur? 

Manyetik kayma demek, dünyanın manyetosferinin, yani manyetik kalkanının bir süreliğine kapalı olması demek. Güneş'ten veya uzaydan gelecek her türlü etkiye açık olacağız demek.


Güneş'ten gelen zararlı ışınlar ve kozmik ışınlar direkt dünya yüzeyine ulaşacak. En basit sonucu milyonlarda kanser vakası.

Diğer olası sonuçlarından biri, dünyanın manyetik alanı etkin olmayacağından meteor gibi cisimlerinde yönlerinin dünya tarafından değiştirilemeyeceği, zam tersi çekileceği olasılığı...

Dünyanın yer çekimine etkisi tahmin edilememekle beraber, volkanlar,depremler vs.. gibi olayların zirve yapacağı tahminlerden biri.

EĞER GERÇEKLEŞİRSE, küresel bir felaket bizi bekliyor demektir... En kötü senaryoda Tek kurtuluş olasılığı, yüzeyin altında yaşamak veya başka gezegene gitmek var. 3000 yıl süreyle...


DÜNYANIN DEĞİŞİMİ


Dünyanın kalp atışı kabul edilen bir elektromanyetik rezonans vardır. 1954 ten beri bilinip, ölçülen bu değer, bulucusu Alman fizikçi Schumannın adıyla anılan, Schumann Rezonansı olarak, SR simgesiyle anılır ve Dünya yüzeyi ile 55km. lik atmosfer sonrasındaki iyonosfer arasındaki bölgede ölçülmektedir.

Dünyanın bu kalp atışı, Güneşin düzenli 11 yıllık aktivasyon periyotlarına göre periyodik değişimler göstermesine rağmen, zannedilen o ki güneşin düzen dışı büyük patlamalarından doğan bir değişim geçirmektedir (Mayaların dediği gibi 2012 de kıyamet Güneşten gelecek). Bilim tarafından farkedildi ki bu rezonans, bu kalp atışı dramatik bir biçimde artmakta. Yıllar yılı 7.8 değerini koruyan ve yıllar içerisinde yükselen bu değer, bugün 12 devir/sn ye ulaşmıştır. 13 devir/sn lik değer zero point olarak anılır ve Dünyanın dönmesi bu değere ulaştığında duracak ve Dünya tersine dönmeye başlayacak. Ayrıca Dünyanın manyetik alanı da buna ters orantılı olarak azalmakta ! Son 4000 yıldaki değerler neredeyse son 4 yılda yarıya inmiş durumda !...

Ve bir magnetik tersliğin gelmekte olduğu bildiriliyor. Hatta seller, fırtınalar ve acayip hava şartları bu sebebe bağlanıyor. Ayrıca bu artıştaki hızlanma bizde, 24 saatlik bir günü, 16 saat olarak yaşanıyormuş gibi bir hissediş yaratıyor. Manyetik rezonansın 13 devir/sn. değerine varmasıyla, dönüş yönünü değiştirecek olan Dünyanın, çok uzun yıllar önce de dönüş yönünü değiştirip bugünkü yönünde dönmeye başladığı bildiriliyor. Bu değişim ile Dünya tersine dönmeye başlayıp, Güneşin batıdan doğacağı söyleniyor.
Burada bir saplama yapalım 1959 yılına dönelim ve Bedri Ruhselmana gösterilen vizyonda da söylendiği gibiDünya ekseninin yönünün değişmesi Ayrıca,Büyük Mutasavvıf Muhiddin-i Arabî ile İnsan-ı Kamîl kitabının yazarı Abdülkerim Ceylî kıyamet anlatımlarında benzer ifadelerle; Kıyametin bir başka alâmeti dahi; Güneşin battığı yerden doğmasıdır Bundan sonra tövbe kapısı kapanır ! Daha önce iman etmemişse, artık bundan sonraki imanı nefse fayda vermez!.. demişlerdir.
Ve bir başka spiritüel mesajda şu ifadeler bulunmaktadır;

Yaşanması mutlak olan bu devreye ermenize az bir zaman kaldığı ve ufkun batıdan gelişini mutlulukla karşılamaya hazırlandığınız bu günlerde; yani yakın olan bu ışık günlerinin arifesinde, insan milletinin hazır olmaya ihtiyacı vardır.

Aslında herşey bir vibrasyon yayma olayı olduğundan, en ince ve yüksek frekanslara doğru gelişen yeniçağ yapısı, kaba, düşük frekanslardan rahatsız eden etkiler almaktadır artık. Ancak, yüksek anlamlı değerlere, frekanslara daha fazla açılandığı için, çevreden gelen ses, renk, koku, manyetik alan frekanslarını daha fark edici, gönül frekanslarına, insan duygularına daha duyarlı, daha yüksek tatminleri arzulayan ve eski kaba tatminlerden artık zevk almayan yeni şuur insanı ortaya çıkmaktadır.

İnsanın titreşimsel olarak farklılaşırken, devamlı bir etkileşim içinde olduğu yeryüzü de titreşimsel olarak değişmekte ve manyetik alanı yeni insana, yeni yüksek frekans yaşamına uyumlanmaktadır. Ve yüksek insanın yeni dünyası ortaya çıkmaktadır. Yeni dünyada artık yer almayacak olan ve bunun insandaki karşılığı endişe, korku olan düşük, alçak frekans tır. İşte bu oluş döneminde üzerinde en çok çalışılması gereken de, korku ve endişeye odaklı yaşanmamasıdır 

Yıllardır bu konuyla ilgili çalışan 


MOTHER SHIPTON (15. YY.DA YAŞAMIŞ ÜNLÜ İNGİLİZ KADIN KAHİN) 


Mother Shipton (Şipton Ana)diyorki:


"Uçaklardan, denizaltılardan, uydu haberleşmesinden, AIDS ten ve 20. Yüzyıldaki kadın-erkek davranışlarına kadar herşeyden bahsettikten sonra,

..Ve insanlığa düşünme zamanı verilecek (20. yüzyıla kadar) 


*Sonraki yüzyıl (21.yy.) yaklaşmadan işaretler görülmeyecek;(2007-2010 arası dönem yaklaşmadan alametler görülmeyecek deniliyor 2007-2010 arası volkanik patlamalar ve Büyük depremler) dünyanın alt üst olduğu zamanın geleceği hakkında


(ABD_İNGİLTERE_İSRAİL'in depremle yere batacakları hususu ) İnsan korkuyla titreyecek, o yüzyılda (21.yy.) yaşadığı için.


Yedi gün, yedi gece için, insan korkunç bir görüntü seyrediyor!


İnişler, çıkışlar aklın ötesinde, dağlar kükremeye başlayacak, depremler kentleri yutuyor, karalarda tufan, sel suları karalara saldırıyor. İnsanoğlu, çamur ve batağa gömülüyor. Okyanuslar, kıyıdan yükselecek, eski kıtalar gidecek, yenileri dirilecek, (Atlantis ve Mu kıtaları Atlas okyanusunda ve Büyük okyanusda 2011 den itibaren yer yüzüne çıkacak Avrupa,Afrika ve Asya kıyıları tsunamı dalgaları ile yok olacak.)kızgın canavar göklerden geçecek 

http://lojistikevrim.blogspot.com/p/dirilis.html

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder